Re-cordis
Tüm duygu ve düşünceler, kuzey kutbunun en ücra köşesinde sıcaktan kavrulan bir şezlonga rastlamak gibi zıt kavramlılar. Bir tutam buz aldıktan sonra tek ihtiyacı olanı ona vermeyip, şezlong sıcaktan kavrulurken oldukça soğuk olan buzların üzerine uzanıp ne kadar buz ne kadar şezlong olduğumu düşünüyorum. O şezlongu oracıkta bırakmayacağım biraz serinledikten sonra buz gibi arpa suyuna hayır demeyecektir. Eğer varlığımın birazı buz ise birazı da kavrulmuş plastik bir şezlongdur bunu biliyorum ve o halde şezlongu tanıyorum. Elimi uzatıp dokunduğum anda Dante' nin İlahi Komedya' sı eşliğinde bu sıcaklığın daha önceden duyularım tarafından algılanıp hissedildiğini hatırlıyorum. Soluk, kavrulan, dili olmayan şezlongdan hemen sonra bir kesit yankılanıyor ''Geçmişteki mutluluğu anımsamak kadar büyük acı yoktur '' Bunu nasıl yapabiliyor? Dili olmayan bir şezlong altı çizili cümlelerimi nereden biliyor. Onu susturmak istiyorum bu şezlongun beni gerçekten tanıyor olması...