Huzursuzluk ve Mutluluk Algoritması...

 Birbirinden bağımsız olan olan huzursuzluk ve mutluluk kelimeleri, geçici anların içine sıkışan  duygu durumlarıdır. Geçip giden anların vermiş olduğu huzursuzluk ve mutluluk, hangi yoldan gitmişsek onun sonucu oluşan kavramlardır. En büyük ortak noktaları ise kalıcı olmamalarıdır. Göçmen bir kuş gibi belirli anlarda giderler ve sonra yok olurlar. Sıklıkla ben mutlu değilim cümlesini tekrarlar dururuz işte o anda yerini aratmayan huzursuzluk kapımızı çalmıştır. Kapılarımızı huzursuzluğa açtığımız zaman, gidecek olduğunu çoktan biliriz. Mutlu olamama düşüncesinin de geçici olduğunun bilincindeyken mutluluğu gözler dururuz. Tüm bu duygu durumlarının geçici olduğu kavramların arasında keşke kavanoza mutlu anlarımızı saklayabilseydik. Böylelikle ne zaman ki mutluluk uçup gitti, raflara dizilen mutlu kavanozlar bizimle kalırdı. Şimdi ise geriye kalan huzursuzluğun gitmesini beklerken onu hiç tanımak istemeyiz. Mutluluğun gitmesine o kadar içerleriz ki huzursuzluğu sorgulamayı unuturuz. Oysa kalıcı duygu durumları mutluluğun gitmesinden daha can sıkıcıdır. Eğer sadece bir mutluluk duygumuz olsaydı gülmekten ağzımız ağrırdı ve bundan da sıkılırdık. O zaman için de şu cümleleri kurardık: Her şey fazla yolunda. Yolunda olmamasını dilerken farklı duygular arayışına girerdik. Sonuçta her gün aynı kıyafeti giyen bir insan belirli bir süre sonucunda farklı kıyafetler isteyecektir. Bazen olduğumuz kişi olabilmemiz için farklı duygu durumlarından, bir duygu arayışı içerisinde olmadan çıkmamız gerekir. Yaşadığımız duygu durumlarından bir benlik elde ederek, gelen duyguya kapımızı açarız. Artık biliriz ki o da kalıcı değildir ve buna da kendimizi hazırlarız. Anlık olan duygu durumlarında ben mutluyum, ben mutsuzum diye bir genelleme yapmak oldukça yanlış bir düşüncedir. O halde şunu dememiz daha doğru olacaktır; yaşadıklarım yüzünden şu anlık mutsuzluğa kapıldım fakat bu duygu da geçicidir, kalıcı olmayan tek şey duygulardır ve değişmeye, değiştirilmeye oldukça müsaittirler.

    Yeni bisiklet alınan bir çocuğun yüz ifadesi ve bisikletine verdiği değer sanırım din, dil, ırk ayırt etmeksizin her yerde aynıdır. Sonuçta kalp her yerde kalptir. Bisikletini çok seven çocuk çok değer verdiği bisikleti bir süre sonrasında yere bırakmaya başlar. Zaman ilerledikçe bu yere bırakışlar fırlatmaya doğru gider. Artık çocuk bisikletinden sıkılmıştır ve yeni bir duygu arayışına gider. İşte tam da bu anda bisikletinin tekeri patlar ve artık ona binemez duruma gelir. Elinde olduğu eşyanın anlık kullanamayacağı bir şekli alması çocuğu mutsuz eder ve eski tekerleklerini geri ister. Tekerleği tamir edilen bisikleti gören çocuk mutlu olur ve ona değer göstermeye devam eder. Bu döngü yeni bir bisiklet alınıncaya kadar devam eder. İşte hayatımıza giren mutsuzluk, mutluluk ve huzursuzluk kavramı da tıpkı yaramaz bir çocuğun bisikleti olmak gibidir.

    Anlam yüklediğimiz duygular bir çamur gibidir ve elimize alıp oynadığımız anda şekil alırlar. Bir çocuğun evcilik oynamak için oluşturduğu kap, kacak gibi. Kuruduktan sonra tekrar su ile karıştığı anda şekillenmeye müsait bir duruma gelecektir ve bu sefer de ortaya başka bir oyuncak çıkacaktır. Duyguların geçici bir oyuncak boyutu tam olarak bu olmalı. Fazla geldiği an değersizleştirip kurtulmak isteriz. Eğer hiç oyuncağı olmayan bir çocuk olsaydık, bu sefer oyuncağımızı değerli kılacaktık fakat bir süre sonra daha büyüğünü veya daha değişiğini isteyecektik. Duyguların oyuncak boyutunu tam da bu şekilde özet geçebiliriz ve sıradaki duygunun kapıyı çalmasını bekleyebiliriz. Şekillenen duygularımız ile insanlara iyi dileklerde bulunurken hayatın boyunca hep ama hep mutlu ol demek yersiz bir istektir. Çünkü bu asla mümkün değildir. Hayatın boyunca iyi kal ve hisset demek daha makul bir istektir. Çünkü kötü duygu durumlarından iyi bir şekilde çıkamama olasılığımız da oldukça yüksektir ve duygularımız bir süre sonra hissetmemeye başlar. Duygu durumlarının en kötüsü olan geçici hissizliktir çünkü insan ihtiyacı olduğu kadarını alıp hissederek yaşar. Bu yazıyı okuyan insan, umarım hayatın boyunca iyi kalıp, hissedebilirsin :)

İşte senin için ritimlerini ve dansını duygulara benzettiğim, çok da sevdiğim kavanozluk bir parça :

 Christos Nikolopoulos, Manos Loizos-To Zeibekiko Tis Evdokias

Yorumlar

  1. "...keşke kavanoza mutlu anlarımızı saklayabilseydik. Böylelikle ne zaman ki mutluluk uçup gitti, raflara dizilen mutlu kavanozlar bizimle kalırdı. "
    Hayalimdi, bu kadar öz özetliyemezdim. Fakat ben bu "keşke" kısmını biraz aştım gibi.
    Güzel bir müzik veya bir yazı yahut hoş bir koku hiç bilemedin bir fotoğrafdı kavanozlarım. Fakat işe yarasaydı keşke, malesef bu kavanozlara bakarken mutlu olmaktan daha çok mutlu olduğumuz anların özlemini çekiyor, özlemin getirdiği huzursuzluk ile boğuşuyoruz. Dediğim gibi anca "biraz" aştım.

    "Eğer sadece bir mutluluk duygumuz olsaydı gülmekten ağzımız ağrırdı ve bundan da sıkılırdık. O zaman için de şu cümleleri kurardık: Her şey fazla yolunda. Yolunda olmamasını dilerken farklı duygular arayışına girerdik."
    Ne kadar da tuhaf varlıklarız değil mi? Kusursuz yaşıyamıyor, elde ettiğimiz kusursuzluğu bile elimize yüzümüze bulaştırıyor, savaşıyor, darma dağın etmek için uğraşıyoruz. Belki de en başta mutluyduk, her şeyden ve herkesden. Fakat mutluluk çok narindi ve biz onu kırdık, şimdilerde ise yalnızca eski bir dost gibi arada çalar oldu kapımızı. Nasıl özür diler, nasıl gönlünü alır, tekrardan nasıl kavuşuruz ebediyette onunla?

    "Şekillenen duygularımız ile insanlara iyi dileklerde bulunurken hayatın boyunca hep ama hep mutlu ol demek yersiz bir istektir. Çünkü bu asla mümkün değildir."
    Çünkü mutluluk bir duygu ve bizler basit sözlerle, boş laflarla mutluluğu veremeyiz.
    Ancak hissettirebilirsek saf duygularımızı, anca o zaman bir tebessüm oluşur karşındakinin dudaklarında ve bu yalnızca başlangıç, önlenemez mutluluğun, huzurun, kahkahanın bir ön gösterimi.

    "Bu yazıyı okuyan insan, umarım hayatın boyunca iyi kalıp, hissedebilirsin :)"
    Bu yazıyı okuyan insan, umarım hayatın boyunca iyi kalıp, hissedebilirsin :)

    Ne zamanki Müzik listemde bu şarkıya denk gelmişimdir, yüzümde bir tebessüm oluşur. Kimselere beğendiremedim birde burda deneyeyim şansımı. Belki kavanozluktur ve yalnızca kavanozlar bize-bizlere özeldir.
    Bülent Ortaçgil - Şarkılarım Senindir

    :)

    YanıtlaSil
  2. "Fakat ben bu 'keşke' kısmını biraz aştım gibi." Daha önceki yorumlarında bahsettiğin zafer şampanyası buraya da güzel giderdi şimdi. Aslında keşkeler yakınmalarımız olsalar da dozunda kullanırsak verdiğimiz değeri de gösterir aynı zamanda, Göndereceğim parçan ile baş başa bırakıp, sana eşlik etmesini diliyorum... Pilli Bebek-Fotoğraf

    YanıtlaSil
  3. Keşkelere olan bakış açım ancak bu kadar güzel değişebilirdi, bir kelime özü ile ancak bu kadar güzel özetlenebilirdi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahahhah farklı bakış açılarına her zaman ihtiyaç vardır. Yazını bekliyooo ruuum :))

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

EĞER SEN DE ROMA SERAMİKLERİNE HAYRANSAN...

Heykeltraş Polyromarchos ve Antik Heykeltraşçılığa Katkısı

UKDELERİMİN İSTİKRARI