Titrek ellerin üzerindeki fiskos örtüsü

Şaibeli bir görüş.. Farkındalığın hiç olmadığı yerler silsilesi. Oradasın. Biblodan farksız. Ve titrek ellerinin üzerine, kaskatı kesilmiş genelde televizyonların ya da fiskosların üzerini süslemek amacıyla konulan, dantel örgüsünü öylece bırakırlar. Bu etnik kökeninde hiç var olmadın. Çırpınışlarını böylece kapatmak isterler. Çünkü alışagelmiş bir son bu. Ucu bucağı olmayan sararan bir dantel örgüden ibaret, sığ düşüncelerin mahkum kılındığı, hürlükten yoksun bir var oluşun çatışması. Hoyrat bir sevişmenin bıraktığı izler. Kaybolmaya meyilli kutsal bir direniş.Hayat bazen size acik adres sunmayabilir.Tek düze bir yasam surdugun o vakit bunun karsiliginda hayatin sana getirdiklerine sitem etmemelisin. Her gun kendini tekrarlarsan eger bir gun bu yinelemede kendini kaybedebilirsin iste tam da bu yuzden insan fiziksel olarak kaybolmali. Kayboldun, kayboldum ve gidecegim yola varana dek asil kacirdigim etrafimdakilere baktim, gordum. Yoldayim… Ne kacirdigimin bana neler kattığını fark ettim ve suandayim. Varim! Varsin! Buradayiz! Kaybolduk! Zihinsel ve ruhsal bir kayiptan bahsetmiyorum. Vücut hatlarım bir adres arayisinda kabuksuz bir canli. Zaten bu yuk olmaz mi insana bagli kalmak? Hicbir şeye bagli kalmamakla beraber kendini bir adres arayisinda kaybettin. Kaybolmak.. Varligin yok olmasi. Kayip; Ben buradaydim demenin sessiz cigligi. En sevdigin o sarkiyi mirildanip bilmedigin bir sokakta yurudugun o an. Ayakkabilarindan bile kurtulmak istiyorsun, tum esyalarindan, her seyinden. Her gun derimize kilif giyme eylemi o kadar fazlalık geliyor ki. Her gun renk uydurmak her gun temiz ve farklı bir sey giymek. Zihin olarak Çıplak bir kayboluşa ihtiyacı olur mu insanın? Eşyasız… İnsansız. Her yerde unutulan kayıplar aslında hiçbir yerdedirler ve de hiç bulunmamışlardır. Unutulanın tatsızlığı ve belleği zorlayışı tam olarak her yerde ve hiçbir yerde olamayışları, mükemmel varolamayış.. Hayata karsı gercekten inandıgım ve asla degısecegıne inanmadıgım bir görüşüm var; yeterince ozgur ruhluları bir kafese koyamazsın ve onlar kaybolmayı tercih ederler… Cunku onlar için aidiyat duygusu kendi benlikleridir. Sonuc ne olursa olsun, kalmayacaklardır. Ve kafes dısındaki herkes bu vahsi ruhun kanatlarını koparmak isteyecektir, ehlileştirmeye çalışacaklardır. Evet antik çağda esir tutulan kölelerin damgalandıgı gibi. Etine bir damga basılmasa bile ruhuna islemeye calısacaklardır sonuc olarak ikisi de can yakıcı. Özgür ruhlu insanlara diretemedikleri o kavramsal kelimelerin boşluğu… Kimsenin kimseye bir sey katmadigi bu yerde cehaletten bogulabilirsin. Düsersin, ve yine kendin kalkarsın. Düstüm ve kalktım dersin. Hep tek basınasın. Bazen kaskatı.. Artık hiç korkmuyorsun kaybolmaktan. Endişelenmiyorsun, düsünmüyorsun ve diyorsun ki istedim ve buradayım. İnsan bazen oturup ne olmak istemediğini anlamalı! Kimle olmak istemedigini, kimle beraber olmak istemedigini. Hayatıma koca bir filtre! Ben buyum! Varım! Bu filtrede o kadar özgürüm ki diyebilmek. Tüm özgürlüklerde en güzel kendini buluş, en güzel kayboluş... Bu Parça Tüm Kaybolanlara Gelsin : Tam olarak now we are free'lik bir yazı olsa da daha önce önerdiğim için başka bir parça yazacağım. Deep Throat Choir- Hunter

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

EĞER SEN DE ROMA SERAMİKLERİNE HAYRANSAN...

Heykeltraş Polyromarchos ve Antik Heykeltraşçılığa Katkısı

UKDELERİMİN İSTİKRARI