PİETA
![]() |
BENİM İÇİN MEMENTO MORİ PİETA |
Michelangelo tarafından yapılan bu eser hüznün ve çaresizliğin mermer boyutudur. En sevdiğin heykel grubu ne diye sorsalar şüphesiz ki cevabım Pieta ve Galatlıların intihar sahnesini işleyen muazzam bir gururun ölümcül boyutudur. İnsan kendini de öldürebilir başkaları öldürmesin diye...
Meryemin İsaya olan sevgisini ve bağlılığını hepimiz biliyoruz. Bakireliğin tohumu olan parçası yok olduğunda aslında onun için hiçbir bağın önemi kalmamıştır. Bağlar.. Bizi biz yapan şeyler, bir annenin evladını kaybetmesiyle verilen çaresizliğin, acının yüze ve vücuda yansıması.. Gerçekten insan bir acıyla nasıl dinlenebilir ki? Bu heykel grubundaki dinginlik ve durağanlık insanı sakinleştiriyor. Ve bu heykel boyutu acının aşırı doğal bir şekilde aktarılmasıyla insana saf sevgiyi sorgulatıyor. Anne olmanın verdiği heybetli bir güç, evladını kaybetmiş bir anne acıdan yatak döşek olabilirken yani zihnimizde böyle canlanıyorken Meryemin İsayı taşıması bu gücü kendinde bulması hatta kucaklayarak kaybını somut bir şekilde yansıtması beni aşırı etkiliyor. Bir yasın, bir acının bu kadar durağan işlenmesi göz yaşlarının kalpte bir şelale yaratması bu heykel grubunda o kadar güzel anlatılmış ki. Son dokunuş, son veda, belki de ilk buluşma...
İsaya gelecek olursam, hem kuş kadar hem de gerçekten bir kuş, ölümü kabullenircesine sergilediği uzuvlarının dayanılmaz hafifliği, kafasını geriye yaslayıp dünyayla bağlarını koparması, bir yok oluşun tasasızlığı.... BURADAYDIM, ÖLDÜM, HUZURLUYUM der gibi. Var olma çabası yok, yaşama çabası hiç yok sanki hep bu anı beklemiş gibi. Ölüm bir sanat olsaydı, İsa bu sanatın baş kahramanı olabilirdi ve ancak bu kadar güzel ölünebilirdi. Bu heykel bana, telafisi olmayan, öldürülen, geri dönüşü olmayan bağları hatırlatıyor. Özellikle çaresizlikle bağlantılı sağ elin yakınırcasına havaya kalkması, elden ne gelir ki dercesine bir baş kaldırışın naifliği. Bakıyorsun, baktığın kişi aslında yok, var olmasını istiyorsun ama fizyolojik olarak mümkünatı yok. İşte insan tam da bu anlarda bir şelale yaratır içinde. Manzarası olmayan kapkaranlık bir şelale. Göremez kimse bunu, görseler ne çare... Her gün kayıplar veren bir insan için toplu bir mezarlıktır burası cenazesi hiç gerçekleşmemiş bir mezarlık. Somut olarak bir ölüme gerek yok, insan bazen içine hoyratça bırakıldığı durumlar karşısında da bu kayıp gerçekleşebilir. Sevgi mezarlığı, saf olan tüm duyguların öylece senden alınması, ve çabalayacak bir gücünün dahi olmaması belki de herkes az da olsa heybetli bir anne olmalı bir anlığına. Sonra ne önemi var ki diyosun, çünkü herkes bir süreden sonra sadece kendini düşünmeye mahkum kılınmıştır. Bu yüce kudret eşliğinde İsanın bedenindeki algı gibi, tasasızlık özlemi çekiyor insan. Kuş kadar kalmak istiyor bazen, yüklerinden kurtulmak istiyor... Belki de bu heykele bu kadar hayran olmam her detayında kendimi bulmamdandır, her detayını anımsamamdandır. Ortak bir kader yazgısıdır belki de. Belki de Meryem haykırmak isterken sessiz bir yası tercih etmiştir kendi benliğinde, bizi ortak kılan bu duygu da olabilir kim bilir. Bildiğim tek şey şelaleler var....
İŞTE SENİN İÇİN BİR YAS ŞARKISI: Lilium- Sleeping Inside
Yorumlar
Yorum Gönder