NARCİSSUS-NARSİST ya da NERGİS
Çoğu zaman bazılarımızın en iyi yaptığı şey veya bazılarımızın hiç yapamadığı... Kendini sevmenin, insanların duygularını etkileyecek kadar üst boyuttan bakılan bir ben merkezli hayranlık. Sanki aynalar hiç bu kadar güzel olmamıştır, çünkü kendisini görmektedir ve hep güzeldir, her şeyiyle, tüm benliğiyle ve o kadar da can yakıcıdır. Tıpkı kırılan bir aynanın cam kesikleri gibi, kendini severken bunu yapmaktan da hoşlanan kişilik olmaya devam eder. Daha önce bir yazımda adının nereden geldiğini anlatıp hatta yunanca kökenine inmiştim. Ve hatta nergis çiçeğinin adının da nereden geldiğine değinmiştim. Mitolojik hikayeler beni o kadar çok etkiliyor ki arkasındaki tüm detayları merak ediyorum. Antik çağda dahi insanları rahatsız eden bu kişiliğin adının nergise kadar uzanması oldukça dikkat çekici. Özet geçecek olursak; Echo adındaki bir peri cezalandırılarak konuşması engellenir ve sadece karşısındakinin seslerini tekrarlar. Echo ve Narcissus ormanda karşılaşırlar ve Echo aşık olur. Fakat Narcissus gerçekten güzel bir vücut uzuvlarına ve güzel bir yüze sahiptir, kadınların ilgisinden o kadar çok sıkılmıştır ki asla oralı olmaz ve hatta Echo sadece Narcissus ne söylerse onu tekrar eder. Echo karşılıksız aşkın girdabına düşüp günlerce yemez içmez ve ölür. Yunan Tanrıları bunun cezasız kalmaması gerektiğine karar verirler ve Narcissus bir nehirde kendisini o güzeller güzeli yansımasını görüp aşık olur. Kendisine bakmadan edemez oradan ayrılamaz açlıktan ve susuzluktan can verir. Cesedi hiçbir şekilde bulunamadı ama öldüğü yerde bir çiçek açmıştı ve o çiçek nergis çiçeğiydi. Nergis çiçeğinin bembeyaz oluşu ve ortasındaki sarı renk hep dikkatimi çekmiştir. Ve sanki sarı kısmı narsist insanlar olurken, beyaz kısmı ise kapanına kısmış etki alanındaki insanları anımsatıyor. Sarı tonunun beyaz üzerindeki diktatörlüğü ve hakimiyet kurma isteği bana oldukça belirgin gelmiştir. Ve çiçek gerçekten muazzam kokuyor aynı zamanda narsist kişilik bozukluğuna sahip insanların da hep çok güzel koktuklarını düşünmüşümdür.
Bu kişilik bozukluğu gerçekten fiziksel olarak olmasa bile ruhsal ve psikolojik olarak sonunda hem öldüren ve hem ölen midir? Tıpkı bir aynanın kırılması ve toplarken elimizin kanaması gibi. Bu tür insanlar bize uzun zaman sonrasında kendimizi unutturabilirler. Aslında yapmamız gereken şeyi biliyoruzdur fakat yerdeki cam kırıklarını çıplak elle, canımız acımazmışçasına, hoyrat bir şekilde toplamak bize normal gösterilir. Ve sorgulamayı bırakırız, hissedemeyiz, çünkü biz beyaz yapraklarken üzerimizde hakimiyet kurmak isteyen sarı bir ton vardır. Hatta bu tona yanlışı dahi söylemeye korkarız çünkü o hep güzeldir ve güzellerin yanlışı olmaz der. Kabullenmez ve bir süre sonra kendimizi yanlış hissederiz, aslında çoğu zaman doğru olmuşken. Bu kişiliğin etki alanına giren kolay kolay ne gidebilir ne kalabilir, lunaparktaki bir dönme dolap gibi oradan oraya savrulurlar. Ve en kötüsü de narsist kişilikler bundan haz alırlar. Yeterince mükemmel olduklarına inandıkları için kimse hayatlarından gidemez sanırlar ve bu düşünce zevklerini doruk noktalarına çıkartır. Etki altındaki insanların ne kadar da kurtarılmaya ihtiyacı var, ya da bu anormalliğin tedavisine...
Kaçmak... Narsist kişilik bozukluğuna sahip insanlardan kaçarsak eğer hayatımıza kaldığı yerden devam etmek mümkün müdür? Hep kaçmanın bir noktada çözüm olacağına inanmışımdır. Kötü hissettiren insanları görmemek için karşılaşma oranlarını hep düşürmüşümdür. Fakat bir noktada insan insandan kaçsa da söylenilen cümlelerden, uygulanılan davranışlardan, gören gözden ve en önemlisi gerçeği kavrayan zihinden ve onu depolayan bilinçaltından kaçamıyor. İnsan kendinden kaçamıyor sana gelmek isteyen onca insan varken... Ve kaçmak yerine etki alanlarına girmemek, yanlışsa yanlışı söylemek, gerekirse yüzleşmek daha mantıklı. Evet belki de çok yara alındı cam kırıkları çok can acıttı ama gerçeğin farkına varıp başka bir insanın seni acıtmasına izin vermemelisin. Buna izin veriyorsan derinlerde bir yerlerde gerçekten ceza sistemini arzuladığın için. Daha fazla acıtılmamak için acılarının farkına varmalısın bu duruma izin vermemelisin. Bu durum o kadar önemli ki bazen zihnimiz bir şeyleri yanlış yaptığımızı düşünür, hayatımıza yanlış devam ettiğimizi, tabularımıza ters düştüğümüzü düşünür ve çevremizde böyle insanları arar kendi elleriyle bize teslim eder. Aslında o insanda yanlışı görürüz ve bize de yanlış davranmasına izin veririz. Çekim yasasını böyle kullanabildiğimize hala inanamıyorum fakat o sokakta tesadüfen karşılaşmadın, zihnin seni bu karşılaşmaya itti. Gerçekle karşılaştığın o anda ise sokaklarını, kokunu, bu durumu hatırlatan her şeyi değiştirmeye karar verdin. Çünkü ceza sistemini artık istemiyorsun, doğru ve yanlış kavramları sadece bir kişi tarafından yargılanarak kendine yapıştırılsın istemiyorsun. Çünkü artık güçlüsün seni yönetecek birisine ihtiyacın yok belki de hiç olmadı.
Ve kendine hükmederek yeterince çorak bir arazide at koşturabilirsin...
İste senin için bir narsistten kurtulmanın şarkısı: The Dead Weather - Rocking Horse :))))))))))))))
Yorumlar
Yorum Gönder