Yap-boz
Bozduktan sonra keşke bozmasaydım hissine kapıldığımız yapboz parçaları... Bozulan ve tekrar birleşmeyi bekleyen, birbirini hiç tanımayan ve sadece bir bütün olarak var olan görsel şölen. Tüm bu bütünlüğün içerisinde ise bazen görsel şölenin kayıp bir parçası olabiliriz. Kaybımızı ise halı altlarında aramaya devam ederler hatta koltuğa sıkıştığımızı bile düşünebilirler. Kayıp yapboz parçaları birleşseydi ortaya yine de görsel bir şölen çıkar mıydı? Ya da insanlar kocaman bir çığlık atarlar mıydı kayıp yapboz parçalarının çaresizliğinde? Görsel şölenin kaybolan eksiklikleri belki de eksik olarak sevmişti bu bütünlüğü. Halı altlarına süpürülmediysek ya da koltuk kenarlarına sıkışmadıysak eğer NEREDEYİZ?
Kurak bir yerlerde bir bütünlük kazanan kayıp parçalar bir ağaç özlemiyle kavrulmuş mudur? Ya da dikmiş olabilir mi kendi ağacını can suyunu vererek ve kaybolmanın hazin mutluluğunu yaşayarak. Kimsesiz ve kurumuş çoraklıkları yalın ayak hissederek boydan boya yürümüşlerdir belki de yoruluncaya kadar daha doğrusu yorgunluklarını hatırlayıncaya dek.. Hatırlamayı istememek yola çıkışların en güzel sebebidir belki de. Kayıp bir parça olmak ve hiç anımsamamak, anımsanmamak, kokusu olmayan bir yolculukta buluşmak ve yeni bir koku yaratmak. Belki de önemli olan nerede oluşumuzdan çok nerede hissedişimizin gerçekliğidir. Belki de kayıp oluşumuzun sebebi bataklıklar ülkesinde yeterince çamura bulanıp kokmaya başlamamızdan kaynaklanmıştır, üstelik sinekler de kaşındırmaktan bıktırdıysa eğer. Bize yeterince kasvet veren bataklık ve kaşıntı artık huzursuzluğun hüküm sürmediği bir yer arayışımızdan, gülümseyerek kayıp ilanı vermiştir belki. Şimdi nerede miyiz belki de bir bataklıktan henüz çıkamamaktayız. Nerede oluşumuz ve nerede olacağımız görsel şölenin aykırılığını zihinlerden elbette silmeyecektir. Var olsaydık var olmamız gereken yerde ve doğru zamanda tamamlanan yapboz bitmişliğin mutluluğu ile veda edecek miydi bir bütün olarak her bir parçasına? Ya da sarılmanın özlemiyle vedalardan nefret mi ederdi bu görsel şölen? Her sarılmak isteyişini bir sonraki bozulup yeniden yapılmasına mı bekletirdi? Ertelenen tüm sarılmaların can sıkıcılığı sanki bu bütünlüğün yüreğine gizlenmiş bir priz tozu. Dokunsan dokunamıyorsun, rüzgar esse kılı kıpırdamaz, öylece mıhlanmış.
Eğer yüreğimiz bozuk bir saat ise ve yeterince de parçalanmış ise nerede dururdu tam olarak? Ya da nerede durduğu mu önemli olandı tekrar çalışacak olması mı? Tekrar çalışmayacak ise durduğu yerin de önemi var mıydı? Ya da çalışacağından çok eminsek eğer yeniden bozulmayacağını nereden bileceğiz? Belirsiz olan bu yerde kayıp bir parça olarak belki de bataklıklar ülkesinde bir yerdeyiz şimdilerde.
İşte Senin İçin Kaybolan Bir Parça Olmanın Şarkısı: Katatonia- Shifts
Yorumlar
Yorum Gönder