Beklentiler...
Yaşamımız devam ettiği müddetçe hep bir bekleyiş içerisinde kalma telaşındayız. Evet hep bekliyoruz. Davranışlarımızın terazisindeki ağır basan duygularımız, bir sürünün çobanı gibi bizi yönlendirmeye devam ediyor. Ah beklentiler, ellerimizi üfleyerek ısıttığımız yağmurlu soğuk bir havada otobüsün gelmeyişine ne de çok benzer. Üzerimize yapışan ıslak bir yün kazak, kurumak isteyen örgünün baklava deseni, dinmek bilmeyen yağmur ve gelmeyen otobüs... Gerçekleşmesini çok istediğimiz olaylar ve kurgular zinciri bizi bir binanın en tepesine bırakırlar. Yaşadığımız alana bir de eşyalar yerleştirince evimizden tek farkı çatısızlık ve gerçek gibilik hissi olmaya başlar. O kadar çok bekleriz ki gerçeği ve gerçek olmayanı ayırt etmek gitgide kumar oynamaya benzer. Kurgularımızın salonunda yer alan kanepeye uzandığımız andaki bitmek bilmeyen gerçek gibilik, kesinlik ve beklediğimiz duygu durumları, eylemler tıpkı bir çürük yumurta tadında kendini gerçekleştiren kehanete benzer. Bir süre sonunda binanın en tepesine yerleştirildiğimiz çatısız evimizden, kemiklerimiz kırılırcasına yere düşeriz. Korktuğumuz ve kendimize itiraf dahi edemediğimiz bizi rahatsız eden, kocaman sandık dolusu dilsiz duygularımızın, düştüğümüz anda açılan kapağını ne kadar kapatmaya çalışsak da nafile... Dışarıyı merak eden duygularımız uzun süredir tutsak kalmayla bağlantılı sudan çıkmış balığı andırırlar. Yüzgeçleri olan duygulara şimdi nasıl olurda kanatları öğretebiliriz? Çamur kokusu yerini bir gün orman kokusuna bırakır mı?
Eğer bir bekleyiş, bir beklenti içerisinde olmasaydık belirli zaman sonra yaşam daha yaşanılası olur muydu? Ya da artık kimilerimiz ölmek istemez miydi? Rahat bir yatakta uyumayı, çatısız ve kimliksiz bir evde yaşamaya yeğleseydik rüyalarda tadını bilmediğimiz lezzetleri mi tadardık ? Sığ görüşlerimizle derin ve karanlık kuyuda büyüyen bekleme ve beklenti hissinin ışıksızlığının dramı... Freud'un ''İfade edilmemiş duygular asla ölmez, sadece diri diri gömülür ve sonradan daha korkunç şekillerde tezahür ederler'' cümlesi gömme işleminin sadece toprakla bağlantılı olmadığını açık bir şekilde aktarmıştır. Geçtiğini ve bittiğini sandığımız ve bazen de ısrarla bir öneminin olmadığını düşündüğümüz yaşananlar, acı anlar gelmek bilmeyen otobüsün yolcularıyken biz de yolcu konumunda yapbozun parçalarını oluşturan kapalı sandığa sahip bir canlıyız. Yani durup dururken öylece bir şeyler beklemeyiz, bekleyişlerimizin ardına sığınan yaşanılan anların varlığı, dibi görünmeyen karanlık bir kuyuda büyüyen bekleyişin kendisi...
Tepeden düşmenin vermiş olduğu ve vermekte olduğu acıyla şimdi uçmaktan da korkar mıyız ne de olsa düşmenin ne demek olduğunu ne hissettirdiğini çok iyi biliyoruz. Yüzleştiğimiz kimliğimiz ile dili olmayan duygularımıza, kanadın ne demek olduğunu ve uçabilmenin muazzam hissini anlattığımızda ve öğrettiğimizde çamur kokusu yerini yeşillik kokusuna bırakır mı? Ve zihnimiz hatırlar mı her düşmenin ve yeniden kalkıp kanat çırpmanın bir anlamı olduğunu. Eskisi kadar bekler miyiz artık bir şeyleri, bir kimseleri, bir olay örgüsünü belki de beklemeyiz artık beklenmesini düşündüğümüz yarattıklarımızı. Hiç kimseden, hiçbir şey beklememenin verdiği rahatlatıcı his ile yükseğe bırakılıp belki de hiç düşmeyiz hatta belki de uçmak zamanıdır artık. Belki de nihayet düşmek zamanı çok geride ve uzakta kalmıştır...
İşte senin için otobüs beklerken, Pulp Fiction' a gönderilen sevginin ardından :)) dinlenecek bir şarkı:
Urge Overkill- Girl You'll Be a Woman Soon :)))
Veeee yine senin için havadan süzülen bir kuş tüyünün rahatlatıcı şarkısı: Thom Yorke- Suspirium
Maladaptive daydreaming - Yıllardır son hücreme kadar savaştığım hiç kazanamadığım, her yenilgimde beni küllerimden geri doğuran ve yine usanmadan yerden yere vuran ne menem bir lanet. Beni her zaman o kanepeye uzandıran, bana benden başka hiçbir şey katmayan, beni benden yiyen kendimin düşmanı ben. Zaman gelir Grima gibi fısıltılarına insan dudaklarını bile açamaz, ayağa bile doğrulamaz. İnsanı bir kukla gibi kullanır bekli o gelmişlerin geçmişlerin en iyisi olduğunu söyler, insanları o koparır. Hedeflerinden uzaklaştırır tek istediği ona bir köle gibi tapılmasıdır. Dışardan bakılınca çok kolay belki gülünç ama yaşayanı yaşamdan bile soğutur, hapis olmuştur, kurtuluş çok zordur. Çok tanıdık gibi.
YanıtlaSilHep o otobüsün gelmesini bekleriz halbuki biz daha durakta bile değiliz. Ama çok derindeyse sıcacık kanepede bile üşümüş ellerimizi üfleyerek ısıtırız. Böyleyken beklentiler nasıl gerçekleşebilir? Nasıl o otobüse binebiliriz?
Nasıl pancereleri dahi açmadan yağmurun kokusunu hissedebiliriz?
"Hiç kimseden, hiçbir şey beklememenin verdiği rahatlatıcı his ile yükseğe bırakılıp belki de hiç düşmeyiz hatta belki de uçmak zamanıdır artık. Belki de nihayet düşmek zamanı çok geride ve uzakta kalmıştır..." - Zafer Şampanyası :)
Küçük hızlı seyahatler için Françoise Hardy - Le Temps de l'Amour
Bir tüy de benden Hedonutopia - Şizolar şu sıralar Sofar tercihim tavsiye ederim
Özlenmişdi :))
Öncelikle kocaman meraba ve ardından ilk paragrafından aşırı etkilendiğimi dile getirmek istiyorum. Ve bunun gizliden gizliye neredeyse farklı dozlarda herkeste bulunduğunu düşünüyorum çağın da getirisiyle beraber elbette. Dediğim gibi aşırılık ve içerisinde kaybolma durumu çıkacak gücünü dahi yitirmek bu dozların en büyüğü olmalı diye tahmin ediyorum. Fakat bu savaşın galibinin bir gün sen olacağına da inanabiliyorum. Neden olmasın ki? Gerçeklikten kopmak evet bazen çok iyi hissettirebiliyor. Umarım dengesini bulup güzel listelerini açıp kulaklarına enfes bir zaman yaratabilirsin. Hedonutopia şizolar için de teşekkür ederim. Seviyorum şu oluşturdukları tüm sesleri... Zafer şampanyasının bir kısmını da kendine saklamalısınn :))) Ve ayrıca ilk parçan ile ben uzun seyahatlere bile varım çok güzelll
SilBu yılın başından beri neredeyse her tanıdığım ile ayrıntılı bir araştırma yaptım, yalnızca birisi kesinlikle kabul etti o da düşmüş batağa, birisi eskiden yaşadığını artık olmadığını, birisi asla hayal bile kurmadığını, birisi ise ne kadar gizlemeye çalışsada bence oda muzdarip ve geri kalanları ise çok normal bir şekilde hayal kurduklarını hatta bazı günler hayal bile kurmadıklarını söylüyorlar. Bilemiyorum belki de ben çok büyütüyorum belki de bu denli ilgilenmez değer vermezsem yok olup gider. Bilsem.
SilSavaşın galibi biz olmalıyız evet hedef bu, birde yolunu bulsam :)
Hedonutopia tam anlamıyla paha biçilemez ve ancak paha biçilemez bir yazıya hediye edilecek kadar yaratılmışdı, asla daha altını hak edemezdi bile :)
Eğer uzun yolculuklarında sıkılırsan ne bileyim bi ufak nefes istersen snowpiercer'ın en güzel hediyesi Lena hall'ın yorumu ile “Time is Running Out” parçasına uğramanı şiddetle tavsiye ederim :)
Kazanınca şampanyaya sıra ne zaman gelir bilmem :))
Belki de çok değer veriyosun, hatta bunu düşünmen bile olabilirliğini arttırıyor. Hayal gücü olmayan ve hayal kurmayan bir beden sanki çöl gibi yani dümdüz de olamayız bence. Dozların farkındalığı işte... Ufak kıyıdan köşeden tatlı bi parça iyi gelebilir. İnsanın kendini şekillendirmesi için gerekli olan kullanırsan da zehirleyen hammadde bu hayal kurma eylemi. Ah sıkılmam için önce bi uzun yolculuğa çıkmam gerekiyor aşırı özledim, eğer çıkarsam uğrak yerim olucak teşekkür ediyorum :) Yolunu bulacak şeyleri bilmiyorsan yolundan saptıracak şeyleri muhakkak biliyorsundur anımsarsan paylaşabilirsin :)
SilSanki uzanan bir yardım eli sözlerin için teşekkür ederim, tekrar tekrar okuyup daha fazla motive olmak için burada, senden bir parça yazılarını bekliyor olacağım. Umarım özlemini en kısa sürede doyasıya giderir, geçtiğin yollarda sıklığı gitgide artan uğrak yerlerine doyasıya kavuşursun.
Sil:)
Yardımcı olabiliyorsam mutluyumm
Sil