Kayıtlar

Şubat, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Re-cordis

 Tüm duygu ve düşünceler, kuzey kutbunun en ücra köşesinde sıcaktan kavrulan bir şezlonga rastlamak gibi zıt kavramlılar. Bir tutam buz aldıktan sonra tek ihtiyacı olanı ona vermeyip, şezlong sıcaktan kavrulurken oldukça soğuk olan buzların üzerine uzanıp ne kadar buz ne kadar şezlong olduğumu düşünüyorum. O şezlongu oracıkta bırakmayacağım biraz serinledikten sonra buz gibi arpa suyuna hayır demeyecektir. Eğer varlığımın birazı buz ise birazı da kavrulmuş plastik bir şezlongdur bunu biliyorum ve o halde şezlongu tanıyorum. Elimi uzatıp dokunduğum anda Dante' nin İlahi Komedya' sı eşliğinde bu sıcaklığın daha önceden duyularım tarafından algılanıp hissedildiğini hatırlıyorum. Soluk, kavrulan, dili olmayan şezlongdan hemen sonra bir kesit yankılanıyor ''Geçmişteki mutluluğu anımsamak kadar büyük acı yoktur '' Bunu nasıl yapabiliyor? Dili olmayan bir şezlong altı çizili cümlelerimi nereden biliyor. Onu susturmak istiyorum bu şezlongun beni gerçekten tanıyor olması...

Huzursuzluk ve Mutluluk Algoritması...

 Birbirinden bağımsız olan olan huzursuzluk ve mutluluk kelimeleri, geçici anların içine sıkışan  duygu durumlarıdır. Geçip giden anların vermiş olduğu huzursuzluk ve mutluluk, hangi yoldan gitmişsek onun sonucu oluşan kavramlardır. En büyük ortak noktaları ise kalıcı olmamalarıdır. Göçmen bir kuş gibi belirli anlarda giderler ve sonra yok olurlar. Sıklıkla ben mutlu değilim cümlesini tekrarlar dururuz işte o anda yerini aratmayan huzursuzluk kapımızı çalmıştır. Kapılarımızı huzursuzluğa açtığımız zaman, gidecek olduğunu çoktan biliriz. Mutlu olamama düşüncesinin de geçici olduğunun bilincindeyken mutluluğu gözler dururuz. Tüm bu duygu durumlarının geçici olduğu kavramların arasında keşke kavanoza mutlu anlarımızı saklayabilseydik. Böylelikle ne zaman ki mutluluk uçup gitti, raflara dizilen mutlu kavanozlar bizimle kalırdı. Şimdi ise geriye kalan huzursuzluğun gitmesini beklerken onu hiç tanımak istemeyiz. Mutluluğun gitmesine o kadar içerleriz ki huzursuzluğu sorgulamayı unut...

Yaşamın Anlamı Nedir?

      Bazen dışarıdan seyirci kaldığımız bazen ise baş rolünü paylaştığımız nefesler silsilesi. Biz olsak da olmasak da öylece var olan, zaman kapanına kısmayan gece ve gündüzü içerisinde barındıran her sabah yeniden doğan yaşam, koskoca yaşanılan an. Yaşamı simgesel bir varlık boyutuna katarsak eğer yaşlı ve kocaman bir ağaç ne de iyi giderdi. Belki de hiç unutamadığımız anımızı yaşam kesitlerimizin merkezine koyuşumuzun duygusu yaşamı anlamlı kılmaktır. Bir balık suda meraklı bir şekilde insanlara bakıp zıplarken, sıçrattığı su damlalarının bir çocuğun elinde belirmesiyle beraber kahkaha dolu gülüşler ve tüm bu duyguların nicesi, masum olanları yaşamın tatlandırıcıları... Yaşanılan anlara  bir anlam yüklerken, sinematik bir bakış açısıyla, siyah beyaz bir filmde Charlie Chaplin esintilerini yakalayabiliriz. Renklerin olmadığı dolayısıyla bir anlam arayışı güdülmesine gerek kalmadığı kara bir yaşam. Hayatımıza renk gelsin demenin farklı bir boyutu, sonunda repl...