Zihin üzerine...
Zihin olarak nitelendirdiğimiz kavram tam olarak neyin nesidir? Yani zihnin bir odası var mıdır ya da birden fazla odanın olduğu villa tarzında bir ev midir? Merdivenlerden inişlerimiz ve çıkışlarımız zihnin doruk noktalarını ya da en alçak noktalarını mı oluşturur? Oh beee zihinde şöylece uzanabileceğimiz bir çekyat da var mıdır? Varsa eylemlerin en güzeli bu olmalıdır. Yoksa zihin yağmur yağdığında tavanı akan rutubet kokulu bir ev midir? Öylesi daha mı içtendir yoksa... Zihin Abidin Dino'nun yapmadığı lakin Amerikalı bir ressam olan Dianne Dengel'in ise tüm duygularını aktardığı sıcacık bir çorba kaşıklamış hissiyatı yaratan mutluluğun tablosu mudur? Ya da zihin tablodaki o sıcak yatakta uyuyan aileyi izleyen kahve bir tavuk olabilir. Hayata yumurtlamak için gelmiştir ve midesini doyurduktan sonra hep aynı eylemlerde bulunup boş bakışlar sergiler yani burada zihnin amacı sadece var olup bir eylemde bulunması mıdır? Bazen sadece soyut olarak bir tavuk formatına dönüşmez miyiz? Zihnimizin en derinlerine gömdüğümüz ve zamanla toplu bir mezarlığa dönüşen kişileri, anıları, uyanıkken oluşan kabusları eşeleyip gün yüzüne çıkarmaz mıyız? Eşeleyerek toplu mezarlıktan çıkan tüm bu gömünün kokusu oldukça ağır gelir ardından dışkısını kapamak isteyen bir kedi olmak isteriz fakat gözlerimizi açtığımız o anda ne kum ne de kuma benzeyen bir madde yoktur. Zihin o kadar kuvvetlidir ki bizi çabucak alt edebilir. Tam da bu anda bir çekyat olsa uzansak uykuya dalsak ne iyi olurdu. Gün geçtikçe ağırlaşmaya başlayan kokuyu öylece bekleyerek bastırmak olası bir durum değildir. Boş bir odada nasıl da çekip yatabileceğimiz yayları gıcırdayan çekyat olmaz? Zaman geçtikçe iskelete binen yük fazla gelir ve yere yığılırız. Çekyatsız boş bir oda, mezarlığımızdan çıkardıklarımız ve biz artık yapayalnızız...
Bahsettiğim yalnızlık, kalabalık içinde yalnızlığı çağrıştıran süslü bir yalnızlık değil. Bu yalnızlık daha da kötüsü somut ve soyut olarak yalnızlığın ta kendisidir. Misafir bile davet edemeyiz çünkü çekyatımız yok ama ayakta beklemek isteyen olursa kapı dışarıdan açılıyor ve herkes dışarıdan açıldığını biliyor. Sanmıyorum çekyata yayılmak varken hangi misafir ayakta beklemek ister ki. Cevap veriyorum hiç kimse. Fakat artık yalnızlıktan bir beklentimiz var. Su içmeyeli çok zaman oldu ve boğazımız kurudu bir bardak su ve yayı gıcırdayan bir çekyat talep ediyoruz. Yani biz insanlar yalnızlıktan bile bir şeyler bekliyoruz. Niye? O odanın içine bizi kimse koymadı bizzat kendimiz girdik ve kendimiz çıkacağız. Üstelik çok yorgun olarak girdik çünkü kokmuş gömümüzü bulmak için kendi elimizle toprağı kazdık ve hiç durmadık e tabi çok yorulduk ve de sadece uzanmalık bir çekyat istedik...
Sadece istedik ve hiçbir şeyi hatırlamadık o odaya kendi isteğimizle girdik ve kapı kolunu sadece dışarıda tasarladık. Aslında gözlerimizi hiç açmamıştık ve kapalı olan gözler kendini aniden içeride kapı kolu olmayan bomboş bir odada buldu. Dışarıdaki o kapı kolu biz istemediğimiz zaman kımıldamayacak bunu çok iyi biliyoruz. Fakat o odadan kurtarılmayı da bekleyemeyiz, birilerinin o kapıyı açması için durumdan haberi olması gerekmez mi? Her şey kendi elimizde olduğuna göre şimdi gözleri açma vakti gelmiştir değil mi? Gözlerimizi açtığımız anda kolunda elimizin olduğu bir kapıyı görmekteyiz fakat burası bir uçurum, çok yüksek ve bu bizi biraz korkutmuş olmalı. Tüm cesaretimizi toplayıp kapıyı aralamaya başlayınca kuş olup uçmak isteriz, dalga sesleri ne de güzel... Evet karşımızda görmüş olduğumuz manzaranın ve deniz kokusunun tarifi yok. Sağ tarafta ne mi görüyoruz bu çekyat bir yiyecek olsaydı kesinlikle meybuz olurdu. Doğada unutulan çekyatların soğukluk algısını sadece üzerine bir güzel yayılarak çürütebiliriz. Aşırı rahat olan bu çekyatın manzara düşkünlüğünü kelimeyle ifade edemeyip bazen sadece doğada unutulan bir manzara çekyatı olmak isteyebiliriz...
İşte senin için rahat bir çekyat tadı sunan konforlu bir parça: Yom- Journey of life
"Anlam arayışı güdülmeyen yazılar... "
YanıtlaSilFakat her bir çümlesi dakikalarıma anlam yüklüyor. Yazmasam olmaz konuşacağım..
Malesef, öyle bir çekyatım olsun, kapısı dışardan mandallı odamda, elimde meybuzla zihnimde dolanıp, bir tavuk gibi önümdekileri yiyip, sonra da ardıma dönüp zihnimin uçsuz bucaksız evreninde asrımı, aslımı kaybedeyim..
Ben zaten bunlardan şikayetciyim.
Adı oda olsun, merdivenleri pek çok bir villa yahut yağmur yağdığında tavanı akan rutubet kokulu bir ev. Her ne menemse. Benim derdim de bu ya.
Kapım açılsa hiç düşünmeden atacağım kendimi serin sulara, belki yaklaşırken alırım denizin yosunlu kokusunu. Acınası olan ben daha kapım nerede onu bile bilmiyorum.
Çekyat çok rahat ve ben, Çok Yorgunum. Epey bi vaktim geçti şu zihin tarlasında. Halledicem. Bundan da kurtulduğumda, yani fesleğenler kurudu, ocak, ben baharımı yaratıyorum.
Anlam arayışın olmasın. Zaten cümlemin bile bitesi yok.
Şarkılarında beni bırakası yok, bari paylaşalım okyanuslarda olsa mesafe, şarkılar birleştirir.
Genelde benden sevemediğim bana' bu şarkı ama sen neye bahşedersen artık.
Aziz Piyade - Bi’ Mucize Gerek
:)
Yorumunda kendimi buldum. Çekyata kıvrılmanın daha iyi hissettirdiğine inanıyorsun ve çoğumuz bazı anlarımızı bu düşünceye odaklamaz mıyız? Hediyelerini defalarca kez dinledim, bazen de mucizeleri kendimiz yaratırız... Bence bu güzel yorumların için bile kendini sevmek isteyebilirsin ve o güzel çiçeklerini sulayabilirsin. Defalarca dinlemiş olduğum iyi gelen, his barındıran parçaların için ve düşüncelerini benimle paylaştığın için çok teşekkür ederim, seni tanımak güzel ve benden sana iyi hissettiren bir parça :)) Taner Şener-Ben Kalender Meşrebim (Kalender meşrebin anlamını öğrettiğin için)
YanıtlaSilÖncelikle bu parça benden sana hediyem olmuştu, naçizane :)
YanıtlaSilPek çok şey yazabilirdim benim için pek değerli bu sözlerin için, inan ama başka yazılarına bırakıyorum kalemi.
İkilem şu ki inanmazsın çok güzel bir parçam var, hediye için bekliyor. O benden, ben ondan heyecanlı fakat bu şarkımıda başka yazılarına bırakıyorum.
Fakat
Muhtemelen biliyorsundur ama gamzedeliğimi özetliyen bu şarkıyı, bir kere de benim için sonuna kadar dinlemeni isterim.
Ayna-Anlatmalıymış meğer
:)
Gamzede oluşunun sese yansıdığı bu parça o kadar içten ki... Merakla bekliyorum muazzam parçalarını ve bir de beni çok derinden etkileyen bir parça bırakıyorum. Sema Moritz-Hasret
SilTeşekkür ederim. Bir kere de ve bi' daha senin için dinledim, uğrarım zaman zaman bende de etkisi büyük olan bu güzel parçaya.
SilTekrardan güzel şarkılarda, güzel yazılarında buluşmak dileği ile heyecenla bekliyor, takip ediyorum bloğunu.
:)